HAYAT NEYDİ? YAŞAMAK NEYDİ?

Hayat, adeta bir durgun su kütlesi gibi önümüze serilir, içinde bulunduğumuz toplum ise bu suyun üzerine atılan taş misali dalgalar oluşturur. Her birimiz, bu dalgaların etkisi altında yaşamımızı sürdürürken, çoğumuz için yaşamın kimi kural ve prensipleri, sanki suyun ortasında yüzerek öğrenmeye çalışan biri gibi belirsizdir. 

Her insan, hayatın karmaşık dokusunda kendine bir yer bulmaya çalışır.

Kimi, bu yeri bulurken, içinde bulunduğu çevreyle sıkı bir ilişki kurar, etrafındaki dalgalarla savaşırken, kimisi ise sadece suyun yüzeyinde sakin bir şekilde yüzmeyi tercih eder. Ancak unutulmamalıdır ki, asıl mesele, bu suyun içindeki ilk dairesini düzenlemektir!

İnsanın ilk ve en önemli görevi, kendi iç dünyasını eğitmektir. Nefsini, arzularını, düşüncelerini kontrol altına almak, onları olgunlaştırmak ve yönlendirmek, insanın hayatta sağlam bir duruş sergilemesini sağlar. İşte bu sayede, birinci daireden yani kendi içimizden başlayarak, diğer dairesel ilişkilerde de etkili olabiliriz. 

Ancak ne yazık ki, hayatın kanunlarına karşı cahil olarak doğan insanlar, genellikle bu temel gerçeği göz ardı ederler. Dış dünyaya odaklanırken, iç dünyalarını ihmal ederler ve böylece asıl önemli olanı gözden kaçırırlar…

Nefsini eğitmiş, iç dünyasını kontrol altına almış bir insan, dış dünyaya da daha faydalı olabilir. Çünkü iç huzuru, dışarıya da yansır. Olgunlaşmış bir ruh, çevresindekilere örnek olabilir, onlara ilham verebilir, faydalı işler yapabilir. 

Özetle, hayatın kanunlarına vakıf olmak, sadece dış dünyayı tanımakla değil, aynı zamanda iç dünyamızı da eğitmekle mümkündür. İçsel dengeyi sağlamak, dış dünyada etkili olmanın anahtarıdır.

Unutmayalım, suyun yüzeyindeki dalgaların ötesinde, derinliklerde yatan huzur ve dengeye ulaşmak için, önce kendi içimize bakmalıyız. 

Sağlıcakla Kalın…